Bu proje, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademisyenler ve bireysel savunucular arasında iş dünyası ve insan hakları konusundaki farkındalığı artırmayı ve kapasite geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kurumsal hesap verebilirliği destekleyen, durum tespiti yasalarına uyumu teşvik eden ve sorumlu iş uygulamalarını yaygınlaştıran pratik araçlar geliştirmeye odaklanır.
Proje, European Neighbourhood Council (ENC) ve İş Dünyası ve İnsan Hakları Derneği (BHRTR) tarafından ortaklaşa yürütülmektedir.
Türkiye, tekstil, tarım ve otomotiv gibi sektörlerde küresel tedarik zincirlerinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda proje, yerel paydaşların insan haklarına ve çevre standartlarına saygı gösterilmesini zorunlu kılan yeni uluslararası yasal çerçeveler hakkında bilgi sahibi olmalarını ve bu süreçlere etkin katılım göstermelerini destekler.
Projenin mevcut fazı Nisan 2025’te sona erecek olup bu sürecin sonunda bir kapanış etkinliği düzenlenecek ve kalıcı bir iletişim ve iş birliği ağı olan TR Compass’ın lansmanı yapılacaktır.
TR Compass, Türkiye’de iş dünyası ve insan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademisyenler ve bireysel aktivistleri bir araya getiren açık ve gönüllü bir ağdır. Bu platform, gayri resmi iş birliği, bilgi ve kaynak paylaşımı ile ortak savunuculuk çalışmalarına olanak tanır.
İletişim formunu doldurarak veya contact@trcompass.com.tr adresine kuruluşunuzun adı, bir irtibat kişisi, çalışma alanı ve katılım sebebinizi içeren kısa bir mesajla e-posta göndererek TRCompass’a katılabilirsiniz.
Elbette! İnsan hakları ve sorumlu iş uygulamalarına ilgi duyan herkes TR Compass ağına davetlidir. İletişim formunu doldurmanız veya bir e-posta göndermeniz yeterlidir.
Katılım tamamen gönüllülük esasına dayanır. Herhangi bir üyelik ücreti ya da yasal yükümlülük söz konusu değildir.
Yalnızca ayrılma isteğinizi belirten bir e-posta göndermeniz yeterlidir. E-postanız üzerine, sizi iletişim listesinden çıkarmış olacağız.
Dijital Kütüphane’de insan hakları ve çevresel durum tespiti, tedarik zinciri düzenlemeleri ve sorumlu işletme uygulamaları konularında bilgilendirme notları, rehberler ve araştırma raporları yer alır.
İş Dünyası ve İnsan Hakları, şirketlerin faaliyetleri, tedarik ve değer zincirleri boyunca insan haklarına saygı gösterme sorumluluğunu ifade eder. Bu kavram aynı zamanda devletlerin insan haklarını koruma yükümlülüğünü ve sivil toplumun hesap verebilirliği sağlama rolünü de içerir.
2011 yılında BM tarafından kabul edilen bu ilkeler, devletlerin insan haklarını koruma yükümlülüklerini, işletmelerin bu haklara saygı gösterme sorumluluğunu ve mağdurların telafiye erişimini sağlama gerekliliğini ortaya koyar.
HREDD, şirketlerin insan hakları ve çevre üzerindeki etkilerini tespit etme, önleme, hafifletme ve bu konudaki faaliyetlerini raporlama süreçlerini kapsayan bir uygulamadır. Bu süreç giderek daha fazla ülkede yasal zorunluluk haline gelmektedir.
CSDDD, büyük ölçekli şirketlerin küresel tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevresel riskleri tespit etmesini, önlemesini ve hafifletmesini zorunlu kılar. Şirketlerin telafi mekanizmaları geliştirmesini, şikâyet prosedürleri oluşturmasını, paydaş katılımını sağlamasını ve kamuya açık raporlar yayımlamasını gerektirir. AB dışındaki ancak AB pazarında gelir elde eden büyük şirketler de CSDDD’nin kapsamına girmektedir. CSDDD, Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri ile uyumlu ve hukuki bağlayıcılığı olan bir çerçeve sunar.
LkSG, Alman şirketlerin tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevresel risklerini tespit etme ve ele alma sorumluluğunu düzenleyen bir kanun olup belirli büyüklükteki şirketler için HREDD uygulamalarını zorunlu kılar.
Evet. Fransa (Kurumsal Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun), Norveç (Şeffaflık Yasası) ve Hollanda (Çocuk İşçiliği Durum Tespiti Yasası) gibi birçok ülke benzer yasal düzenlemeler kabul etmiştir. Ayrıca OECD rehberleri ve ILO sözleşmeleri gibi uluslararası çerçeveler de bu alandaki diğer önemli referanslardır.
Türkiye, özellikle ihracata dayalı sektörlerde küresel değer zincirlerinde önemli bir rol üstlenmektedir. İş dünyası ve insan hakları yaklaşımının benimsenmesi; sorumlu ticaretin teşvik edilmesini, işçi haklarının korunmasını, sorumlu yatırımların çekilmesini sağlar ve Türkiye’nin uluslararası hukuki standartlarla uyumunu güçlendirir.
Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademisyenler ve aktivistler; şirket uygulamalarını izleme, hak ihlallerine uğrayan mağdurları savunma, kamuoyunu bilgilendirme ve politika geliştirme süreçlerine katkı sağlama gibi hayati roller üstlenir. Bu katılım, şeffaflığı, hesap verebilirliği ve herkes için adil sonuçların ortaya çıkmasını güvence altına alır.